ABD’nin finans dünyası yine dalgalı. Sebep mi? Temmuz ayı iş gücü piyasası verileri, analistlerin beklentilerinin altında kaldı. Bu da resesyonun hayaletini yeniden gündeme getirdi ve Federal Rezerv Sistemi’nin (Fed) gelecekteki hamleleri hakkında uzmanlar arasında tartışmalara yol açtı.
Amerikan ekonomisinde neler ters gidiyor? İşte olanlar: ABD’de işsizlik oranı %4,3’e yükseldi – bu, neredeyse üç yılın en yüksek seviyesi! Üstelik bu oran, dört aydır sürekli artış gösteriyor. Bu durum, en iyimser kişiyi bile düşündürür.
Fed Başkanı Jerome Powell, Temmuz ayındaki Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısından sonra, faiz indirimlerinin Eylül ayında başlayabileceğine dair ipucu verdi. Şimdi herkes, Amerikan finans uzmanlarının faiz oranını ne kadar düşüreceğini tahmin ediyor: Mütevazı 25 baz puan mı yoksa cesurca 50 baz puan mı?
Uzmanlar ikiye bölünmüş durumda. Bazıları, Fed’in Eylül ayında faiz oranını düşürmek zorunda kalacağını ve yıl sonuna kadar toplamda 100 baz puanlık bir indirim göreceğimizi savunuyor. Diğerleri ise daha kesin kanıtlar beklemeyi öneriyor.
Emkay Global Financial Services’ın baş ekonomisti Madhavi Arora şöyle düşünüyor: “Son haftalarda ABD’deki büyüme riskleri arttı ve iş gücü piyasası üzerindeki baskı azaldı. Bu durum, Fed’in risk algısını değiştirebilir ve faiz oranını daha kararlı bir şekilde düşürmesinin önünü açabilir.”
Equirus ekonomisti Anitha Rangan ise yakın geçmişi hatırlatıyor: “Geçen yıl Mart ayında, Silicon Valley Bank’ın çöküşü, sadece ABD’de değil, dünya genelinde büyük bir finansal krize yol açmakla tehdit etti. O zaman Fed, piyasa beklentilerinin aksine, soğukkanlılığını koruyarak faiz oranlarını artırmaya devam etti.”
Rangan, bankacılık krizinin kontrol altına alındığını, enflasyonun yavaşladığını ve iş gücü piyasasının dengeli göründüğünü belirtiyor. Ona göre, ekonomik sorunların arttığını söylemek için henüz erken: “İşsizlik artıyor olabilir, ancak bu durum, iş gücüne katılımı artıran göçmen akışından kaynaklanıyor olabilir. GSYİH hala dayanıklı. Bu yüzden, Fed’in politikasını yumuşatmaya hazırlandığını söylemek için erken.”
ABD Ekonomik Analiz Bürosu’na göre, ülkenin gerçek gayri safi yurtiçi hasılası 2024-25 mali yılının ikinci çeyreğinde %2,8 arttı. Bu iyi bir gösterge değil mi?
Rangan, şu anki resesyon konuşmalarının daha çok piyasa histerisinden kaynaklandığını düşünüyor: “Japonya Merkez Bankası’nın faiz artırımıyla tetiklenen carry trade’in tersine dönmesi, satışları tetikledi ve piyasaların resesyon anlatısına inanmasına neden oldu. İstihdam artışı hala pozitif, bu yüzden resesyon korkuları ve agresif faiz indirim çağrıları yersiz.”
Carry trade’in tersine dönmesinin ne anlama geldiğini açıklayalım. Japonya Merkez Bankası, beklenmedik bir şekilde faiz oranını %0’dan %0,25’e yükseltti. Finans dünyasında bu küçük bir artış bile büyük bir kargaşaya neden olabilir. Yıllarca, traderlar düşük faizli yen’i ödünç alarak yüksek getirili varlıklara yatırım yapmaya alışmışlardı. Ancak, birdenbire bu düzen bozuldu. Panik satışlar ve yen alımları başladı. İşte size carry trade’in tersine dönmesi.
“Agresif bir faiz indirimi sadece yen’i güçlendirecek ve sorunu daha da kötüleştirecek. Belki de şimdi Fed’in yeni bir sorunu var: Japonya Merkez Bankası. En iyi seçenek, temel göstergeler izin veriyorsa, yerinde kalmak. Fed ilk kez, diğer merkez bankalarının hamlelerine ve bunların sonuçlarına daha yakından bakabilir,” diyor uzman.
Wall Street’teki bazı uzmanlar, Fed’in Eylül toplantısından önce faiz indirimi yapabileceğini de göz ardı etmiyor. JPMorgan’ın baş ABD ekonomisti Michael Feroli, analiz notunda şöyle yazıyor: “Risk yönetimi açısından, 18 Eylül’den önce harekete geçmek için güçlü gerekçeler var. Ancak, Powell, olaylarla dolu bir yazda daha fazla gürültü eklemek istemeyebilir.”